MENÜ

Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı

Sesli Rehber
Sanal Gezi

Conkbayırı, Conk Tepesi’nden itibaren güneybatı yönünde uzanan ve Düztepe’nin kuzeyindeki Kemal Dere’de son bulan yamaca verilen isimdir. Conkbayırı’nın kuzey ucunda yer alan ve en yüksek noktasını oluşturan yükseltiye ise Conk Tepesi adı verilir. Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı bronzdan yapılmış bir heykel olup Conkbayırı’nda yapılan en yeni anıt olma özelliğini taşır. Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos 1915 tarihinde yönettiği Conbayırı taarruzu anısına 1993 yılında yaptırılmıştır. 2015 yılında ise Alan Başkanlığı tarafından restore edilmiştir. Mucib Efendi’nin Hatıralarından ‘“Bu esnada Tabur Komutanı Uşaklı Halis Bey geliverdi. Saatlerden beri tahammül edilemeyecek kadar ağır olan yükümün birdenbire üzerimden kalktığını hissediyordum. Henüz 20 yaşında olan genç bir zabit vekili için bundan daha büyük bir takviye kuvveti olamazdı. Halis Bey’in gittikçe sararan yüzünden ve bakışlarındaki kuvveti kaybolan gözlerinden bir mana çıkarmak istiyordum. Fakat bunun için çok düşünmeye ve sebep aramaya gerek kalmadı. Sol kolunun haki kumaşı yavaş yavaş kızarıyor ve parmaklarının ucuna kan damlaları birikiyordu. ‘Yaralanmışsınız’ dedim. ‘Sıhhiye Çavuşu’ diye seslendim, beni susturdu ve ilave etti; ‘Aman asker duymasın.’ Mucib Efendi, Halis Bey’i bir türlü tedavi için geri gitmesine ikna edemiyordu. Tecrübesizdi; ama üstünde cesaret ve şeref kaynağı olan gençliği vardı. Sonunda ikna olan Tabur Komutanı giderken Mucib Efendi’ye şu emri verdi: “Bulunduğunuz yerden katiyen geri çekilmeyeceksiniz; ancak geriye burada hepinizin öldüğünü bildirecek bir haberci gönderebilirsiniz.” Mucib Efendi de komutanı geri giderken duygularını anılarında şöyle ifade ediyordu: “Tabur Komutanım gözden kaybolurken yüreğimin kanadığını hissediyordum. Çünkü tam manasıyla yalnız kalmış gibi oluverdim; ama yalnız değildim. Çünkü muhafazası bana bırakılmış bir vatan parçası ve bunun üzerinde kalplerini ve ruhlarını bütün mevcudiyeti ile bana bağlamış pervasızca cenkleşen Mehmetçiklerim vardı.”21